Kadife kolytuktan iner usulca  
Çeker tül perdeyi dikkatle Tini. 
İri, siyah gözlerini diker aydınlık sokağa 
Seyreder gelip geçeni.  
 
Karşı pencerelerden, dostları, hayranları 
İnce, uzun, dokunaklı bir türkü söyler gibi 
Çağırırlar onu gülümseyerek: 
---Tiniii! Tiniii! Tiniii! 
 
Dönüp bakmaz hiçbirine, aldırmaz Tini 
Bütün hayranlarını sesinden tanır. 
Ayrılır pencereden şımarık, mağrur... 
Çıkar koltuğa uzanır. 
 
İngiltere nere? Tükiye nere? 
Sızlanır aradıkça memleketini. 
Melamin çanaklarda getirirler önüne 
Kaynamış sütünü, dana etini... 
 
Özel berberi keser kıvırcık tüylerini 
Gümüş tasması, arması, maması Avrupa'dan 
Karda, kışta, yağmurlu havalarda  
İnmez lüks arabadan. 
 
Yıkanır sıcak sularda şampuanlarla  
kurulanır, taranır, bin türlü çalım satar. 
Akşam, beyefendiyle çıkar sokağa 
Gece hanfendinin koynunda yatar. 
 
Anlayışlı köpektir, cinstir üstelik Tini? 
Bilmez yine de bizim çilemiz neden, niçin? 
Diker kulaklarını, dinler sahibini hep: 
"Halklarımız..."  
"Halktan yana..."  
"Halka dönük..."  
"Halk için..."  
 
Yavuz Bülent BÂKİLER 
(SENİNLE) |