Marko Paşa'yı, Osmanlı târihinin renkli simalarından biri olarak biliriz. Hangi görevlerde bulunduğunu pek bilmeyiz ama, 'Derdini Marko Paşa'ya anlat!' deyimiyle, ismini duymuşuzdur.
Asıl adı Marko Apostolidis olan Marko Paşa, Sultan Abdülazîz Hân'ın hekimbaşısı idi. Daha sonra Mekteb-i Tıbbiye-i Şâhâne Nâzırlığı'na, II. Abdülhamîd Hân döneminde de Meclis-i Âyan üyeliğine tâyin edilmişti. Kendisine başvuranları sükûnetle, sabırla dinlemesi, ancak hiçbir şikâyeti çözüme kavuşturmamasıyle ün kazanmıştı.
Marko Paşa'nın zarâfeti anlatılır, herkese iyilikle davranmasından bahsedilir. Biz, bu görünümün maskeden ibâret olduğunu ve arkasında cânilere kol kanat geren çok tehlikeli bir ruhu gizlediğini, Başbakanlık Osmanlı Arşivi'ndeki bir belgeye istinâden ortaya koyacağız.
Başbakanlık Osmanlı Arşivi'ndeki 14 Cemâziyelevvel 1303 (18.2.1886) târihli belgede, devlet imkânlarıyle yetişip doktor olan bâzı Rumlar'ın ihânet ve cinâyetleri ortaya konmaktadır. Buna göre, Kırım Harbi esnasında askerî hizmette bulunan bâzı Rum asıllı doktorlar, Ordu-yı Hümâyûn Merkez Hastahânesi'nde birçok Osmanlı askerini zehirlediklerinin tesbit edilmesi üzerine meslekten kovulmuşlardır. Fakat, kendisi de Rum olan Tıbbiye-i Şahâne Nâzırı Marko Paşa tarafından göreve geri döndürülmüşlerdir. Belgeye göre, bunlardan biri o sıralarda mirliva (tuğgeneral) rütbesinde bulunuyor, birkaçı da baştabiblik yapıyordu.
Hasta zehirleme olayı, Girit isyanı sırasında tekrar sahnelenmiştir. Ancak Rum doktorlar bununla yetinmeyip, Suda Limanı Merkez Hastanesini, eşkıyaya bastırarak, hastaları öldürtmüşlerdi. Neticede, meslekten atılmalarına rağmen, Marko Paşa'nın çabaları ile yine göreve dönmeyi başarmışlardır. |