İyi kalpli bir zenginin genç yaşta vefatı üzerine üzüntüden kısa zamanda hanımı da ruhunu teslim etmiş. Tek varis durumundaki kız çocuklarına amcasını vasi tayin etmişler. Kızın amcası zalim çıkmış ve kızın mallarına el koyduktan gayrı bir de kendini hizmetçi gibi kullanmaya başlamış. Yenge bir yandan, yeğenler bir yandan zavallı kızı hem itip kakıyorlar, hem de kendilerine hizmet ettiriyorlarmış. Zamanla çocukcağızı dövmeye de başlamışlar. Bütün ev halkının ayrı ayrı eziyet ve takazalarına, hakaret ve tokatlarına maruz kalan yavrucak her gece yatağına göz yaşları içinde girer olmuş. Öyle sindirmişler ki derdini kimseciklere açamıyormuş.
Yavrucak bir gece yine yastığı göz yaşlarıyla ıslanarak uyuya kalmış. O gece rüyasında Eyyüb peygamberi görmüş ve derdini olduğu gibi anlatmış. Sonunda Hz. Eyyüb onun sırtını sıvazlayıp kendisine sabır tavsiye etmiş ve yeşil bir çanak vererek:
- Evladım, demiş. Bu çanağı gizli bir yerde sakla. Her gün bildiğin duaları oku ve içinden daima "Ya Sabir" ismini vird edin. Ağlayacağın zaman göz yaşlarını bu çanakta biriktir. Çanak dolup taştığı gün inşallah senin de çilen bitecek!
Kızcağız heyecan içinde uyanmış. Bir de ne görsün; yeşil çanak başucunda duruyor. Çanağı saklayıp rüyasından kimseciklere bahsetmemiş.
Zaman su gibi akar derler; kızcağız ne zaman odasına çekilip ağlasa göz yaşlarını bu çanağa döker olmuş. Hayatı gittikçe çekilmez oluyor; ama çanak da bir yandan doluyormuş. Sıcak yemek yüzüne hasret, gittikçe eriyerek ergenlik çağına yaklaşmış. Bir gece öyle çok ağlamış ki çanak ha taştı ha taşacak. O sırada Eyyüb aleyhisselamın sözlerini düşünüp ne olacağını merak ediyormuş. Sabaha karşı amcası kendisini çağırmış ve bütün ev halkıyla birlikte denizaşırı bir seyahate gideceklerini söyleyip tehditkar ve azarlar bir eda ile kulağını çekerek eve göz kulak olmasını, aksi halde canını alacağını söylemiş. Kız acı içerisinde kıvranırken içinden "İnşallah senin de bir canını alan bulunur!" diye geçirmiş.
Mazlumun ahı yerde kalmazmış; o yolculukta ev halkının bindiği gemi batmış ve hepsi boğularak ölmüşler. Sabırlı kızcağız anasından babasından kalan mirasa sahip olduktan başka amcasının da tek varisi olarak her şeyin sahibi olmuş.
Dilimizdeki "sabrımız taşıyor, sabrı taştı, sabrımı taşırma vb." deyimlerin menşei budur. Tahammül sınırlarının zorlandığı anlarda ağzımızdan dökülen bu sözün eskiden ciddi bir yaptırımı varmış ve uluorta değil, nadiren söylenir; ama söylenince de ardında durulurmuş vesselam!.. |