-I-
Aynalardan sundum gönlümü sana
Ruhum gözlerinin rengine tutsak
Bir gece kuş gibi girsem rüyana
Eder misin bana sevdanı yasak
Aynalardan sundum gönlümü sana
Hayal bir pencere; umut bir ışık
Dünyam bir karanlık kutu gibidir
Sorma, kimin nesi bu deli aşık
Bir bakışın bile muştu gibidir
Hayal bir pencere; umut bir ışık
Rüzgarı anlayan bilir öteyi
Cankuşum, yüzünü kalbime çevir
Delinsin gecenin kanlı eteği
Bu bir korku devri, hüzünlü devir
Rüzgarı anlayan bilir öteyi
Uzak bir rüyanın iklimlerinden
Ebedi bir bahar bekliyor gönlüm
Bir haber verseler bana derinden
Sonsuzluk müjdesi getirse ölüm
Uzak bir rüyanın iklimlerinden
Ruhum, öyle mahzun durma karşımda
Birgün yıkılacak hicran duvarı
Zaman, bir heyula gibi başımda
Peşime taksa da bir bir yılları
Ruhum, öyle mahzun durma karşımda
Ürperti ve hasret içimi oymuş
Gözlerimin rengi kırmızı şimdi
Doluya tutulmak demek ki, buymuş
Yağmur, damarımda bir sızı şimdi
Ürperti ve hasret içimi oymuş
Sensiz bir harabe gibi yüreğim
Ne güneş doğuyor üstüme, ne ay
Sen gül ki yüzüme, ben de güleyim
Yüreğim seninle süslü bir saray
Sensiz bir harabe gibi yüreğim
-II-
İçimden sonbaharın iniltisi geliyor
Kente yağmur yağıyor ruhumun göklerinden
Ayrılık damla damla, gönlümü çiseliyor
Cankuşum, sel gidiyor bahtımın gözlerinden
İçimden sonbaharın iniltisi geliyor
Ömrümün boşluğunda tutunduğum dal mısın
İçinde yıldızların yıkandığı bir su mu
Hayatımı süsleyen tatlı bir masal mısın
Yorgun bir kelebeğin titreyen vücudu mu
Ömrümün boşluğunda tutunduğum dal mısın
Alevden bir güvercin gibi çıktın karşıma
Cankuşum, nazarınla sararıp soldu bahçem
Zamanı ağu gibi döküverdin başıma
Yanağında gündüzüm kaldı; saçında gecem
Alevden bir güvercin gibi çıktın karşıma
Çehrenden yüreğime kıvılcımlar düşüyor
Koyu bir karanlığa gömülüyor bedenim
İsyanımı hüznümün kuşları bölüşüyor
Seni gördüm göreli, ben de avaredenim
Çehrenden yüreğime kıvılcımlar düşüyor
Nurullah GENÇ
(YAĞMUR) |